- Siyasi nedenler
- Ekonomik nedenler
- Eğitsel nedenler
- Felsefi nedenler
- Siyasi Nedenler
Bu ülkenin kuruluş felsefesindeki en önemli ve vazgeçilmez ilke tam bağımsızlık ilkesidir. Bu ilkenin ne kadar önemli olduğunu Atatürk şu sözlerle belirtmiştir.
“ Ne denli zengin ve gönençli olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir ulus uygar insanlık karşısında uşak olmaktan öte bir davranış görmeye layık olamaz”
Türk ulusu hiçbir zaman böyle bir davranışı görmeyi hak etmemiştir. Çünkü şartlar ne olursa olsun bağımsızlığından hiçbir zaman vazgeçmemiştir.
Ancak yine Atatürk “Türkiye’nin gerçek efendisi gerçek üreticisi olan köylüdür. Bugüne kadar eğitim aydınlığından yoksun bırakılmıştır. Bu nedenle bizim izleyeceğimiz ulusal eğitim siyasasının temeli ilk önce bilmezliğin gidermektir” demiştir. Anlaşılacağı gibi ülkenin sanayileşmesi ile birlikte tüm gelişen ülkelerde görüldüğü gibi tarımda çalışan nüfus azalmış üretici iş gücü sanayiye yönelmiş ve eğitimdeki hedefi otomatikman Teknoloji eğitimi olması gerekirken maalesef bu hedefe ulaşılmamıştır. Ancak görüldüğü gibi ülkenin siyasi tercihi teknoloji eğitimi olmak zorundadır.
- Ekonomik Nedenler
Ekonomik doktrinleri incelediğinizde genelde iki veya üç temel yapı karşımıza çıkmaktadır. Bu yapıların birinde “Tam istihdam, tam serbest rekabet ve tam bilinçli tüketici ” yaratılması öngörülürken diğer sitemde ise “ Tam bilinçli ve toplumcu kuşaklar” yaratılması öngörülmüştür. Dikkat edilirse dünya ekonomisine yön veren her iki doktrinden de ortak nokta tam olarak eğitilmiş bir ulusun varlığıdır. Üçüncü görüş ise tarihçi okulun yaklaşımından hareketle ekonomik kanunlar zamana bağlı olarak ortaya çıkarlar ve tarihi oluşumun ancak belli bir kısmında geçerlidirler. Çünkü insan davranışları çevreye içinde bulunulan tarihi dönemin özelliklerine göre değişir. Öte yandan ekonomik davranışlar insan davranışlarına dayanır. Dolayısı ile ekonomide daima geçerli fizik kanunları niteliğinde kanunlar bulunamaz demişlerdir.
Öyleyse ülkemizin ekonomik alt yapısını oluşturmak için üretim, tüketim , planlama bilgileri ile donatılmış ve mümkün olduğu kadar potansiyel girişimci yetiştirecek bir eğitim mekanizması oluşturulması kaçınılmazdır. Şu anda uygulanmakta olan sistemde müteşebbislerin karı üreticilerin ücretlerinden daha hızlı bir şekilde arttığı için yaklaşık her on yılda bir azalan talebin ortaya çıkardığı krizler yaşanmaktadır. Bunun önlenmesi için üreticilerin genel anlamda halkımızın üretken bir teknoloji eğitiminden geçirilerek potansiyel girişimci halini almaları kaliteli emeği yaratacaktır. Uygar dünya ile aramızdaki teknoloji farkı hızla azalırken , artan müteşebbis karının üreticilere dağılmasıyla azalan talebin ortaya çıkardığı krizlerde engellenecektir.
- Ekonomik Nedenler
Bu eğitimin şekli üretken teknoloji eğitimidir. Öyleyse ülkemizin ekonomik tercihi de teknoloji eğitimi olmak durumundadır.
Bahsi geçen Teknoloji Eğitiminin Felsefesi ise yıllardır Teknik öğretmenlerin yetiştirildikleri felsefeye çok yakındır. Bunlar ise şöyle açıklanabilir.
- Uygulama ve kuram birlikte kullanılmalıdır. Öğrenci okulda öğrendiklerinin uygulamasını yapmalı, uygulama sonuçlarına göre kuram yeniden gözden geçirilmeli , yanlışlarını bulmalı eksiklerini gidererek kuramı ve uygulamayı yeniden oluşturmalıdır. Çünkü uygulamasız kuram ; kuramsız uygulama olamaz. Halbuki bugün ülke milli eğitiminin büyük bir kısmı uygulamasız kuramlar üzerine kurulmuştur.
- Okul bir endüstri kurumu olmalıdır. Çünkü öğrenci üretim içinde yaratıcılığını geliştirdiği bir sürecin içine girmelidir. Yalnızca yeteneklerini geliştirmekle de kalmayıp eğitim ortamında ekonomik değeri olan bir iş üretmelidir. Deney , Gözlem, araştırma , inceleme, gezi gibi etkinliklerin yanında yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecine öğrenciler girmelidir.
- Eğitim ortamında bireye değil gruba önem verilmeli , kolektif çalışmalar özendirilerek ileride oluşacak karmaşık yapılarda ekip çalışması yapılmasına temel hazırlanmalıdır.
- Eğitim ortamında karakter eğitimine de yer verilmeli. Bunun için yurttaşlık eğitimi ise koşulmalıdır. Kişiler hem yaratıcılıklarını geliştirmeli hemde yaşantılarında buyruk beklemeden görevlerini yerine getirmelidirler. Bun amacın gerçekleşmesi için eğitim durumunda öğrenciler tartışmalı ve üretim ortamında da karar verebilmeleri onların buyruk almadan çalışan kaliteli iş gücüne sahip olması için gereklidir. Bu ortamda öğrenciler mezun olur olmaz sanayi de aktif olarak çalışabilecekleri ve ülke ekonomisine derhal katkı yapabileceklerdir.
- Eğitim içinde özeleştiriye yer verilmelidir. Üretici işin planlaması , uygulaması, değerlendirilip geliştirilmesinin her aşamasında yapılanların tümü tartışılmalı herkesin görüşü alınmalıdır. Bu öğrencinin toplumsal olayları algılamasını ve kendisini çok yönlü olarak yetiştirmesini sağlayacaktır.
- Toplumsal olguların ekonomik nedenlere dayandığını kişilere kazandırmak için eğitim ortamında yapılan üretimin ekonomik değer taşıması beraberinde çağdaş teknolojilere yönelmeyi getireceğinden ve özellikle az gelişmiş ülke ekonomilerinde eğitim tüketici olmaktan çıkararak o ülke ekonomisine büyük bir değer katacağından bütün bunlara bağlı olarak ekonomik kalkınma kaçınılmaz olacaktır.
Görüldüğü gibi gerek sosyo-ekonomik nedenler , gerek siyasi nedenler ve gerekse milli eğitimin ilkeleri sonucu hep üretken Teknoloji Eğitimine getirmektedir. İşte bu ülke menfaatleri için Teknik Öğretmenler yetki istemekte ve yine bu nedenlerden dolayı Teknik Öğretmen önem kazanmaktadır.
"Bizlerde onun için diyoruz ki “bu ülkenin geleceği Teknik Öğretmenlerin elindedir”
- Felsefi Nedenler
- İbranilerde zenginlik ve fakirlik tanrının emirlerine uymanın veya onlara karşı gelmenin mükafatı veya cezasıdır. Ekonomik faaliyetlerin servet sahibi olmak konusunda katkısı yoktur.
-
Eflatun’un ideal devlet düzeninde ise;
- Hakimler ( devleti idare edenler )
- Savaşçılar ( devleti koruyanlar )
- Üreticiler ( ekonomik faaliyette bulunan köleler )
Görevlerin yerine getirmek için Hakimler ve savaşçılar ekonomik faaliyetlerin dışında kalmalı ve servetin esiri olmamalıdır.
- Aristo kullanma ve mübadele değeri kavramlarını birbirinden ayırmış fiyat ve değer teorisini temel dayanaklarını hazırlamıştır.
- Merkantilizm : ticaret sistemi manasına gelir. Kurucusu A. Smith Bu dönemde politika ile ekonomi arasındaki başka bir deyimle devletin gücü ile ekonominin üretim gücü arasındaki bağlar ve ilişki anlaşılmıştır. (devlet müdehaleciliği ). Devlet kendi siyasi güçlenmesi için orta çağın statik ekonomisinden çıkılmasının önemini kavramıştır. Bu nedenle hem üretim sürecinden iş bölümünü artırıcı tedbirler geliştirilmiş hem de ekonomik bölgelerin birleştirilmesi sürecine girilmiştir. ( Entegrasyon süreci ) ( sadece devlet sınırları içinde )
Merkantilizmin ekonomi politikası tedbirleri :
- Merkantilist sistemin ağırlık noktasını “ Ticaret Bilançosu” teşkil eder. Merkantilistlere göre ticaret bilançosunun sürekli aktif olması gerekir. Milli serveti arttırmanın tek yolu budur.dolayısı ile bütün alınacak ekonomi politikası tedbirleri bu amaca yönelmiştir.
- Ülkeyi ekonomik yönden güçlü kılabilmek yabancı ülkelere karşı rekabet gücünü artırmak demektir. Bu nedenle merkantilistler tek bir ekonomik alan meydana getirmek taraftarıdır. Ekonomi içinde bölgeler arasındaki mevcut iç gümrükler kaldırılmalı bu karşılık yerli üretim yabancı ülkelere karşı dış gümrüklerle korunmalıdır.
- Merkantilistlerin dış ticaret politikasını dış ticaret politikasının temelini ihracatı teşvik edici ithalatı kısıtlayıcı tedbirler teşkil eder. Özellikle mamul madde ithalatını kısıtlayarak dış rekabetten korumak, buna karşılık yerli sanayinin ihtiyaç duyacağı ham maddelerin ithalatını kolaylaştırarak içerde üretilenlerin ihracatını teşvik etmek yoluna gidilmiştir. Günümüzde ekonomileri az gelişmiş ülkeler sanayilerini geliştirmek ve dış rekabetten korunmak için çoğunlukla dış ticaret rejimi uygulamasında merkantil tutuma yaklaşmak eğilimindedirler.
- Sanayi politikası sanayileşmeyi teşvik eden tedbirleri kapsar. Devletin hem kendisinin tesisler kurması öngörülmüş hem de özel sanayinin primler ve subvansiyonlarla ( devletin fon yardımları ile teşvikine çalışılmıştır. Ayrıca devletler yabancı ülkelerden yetenekli girişimciler ve kaliteli işçiler getirmeye gayret etmiştir.
- Ekonomik gelişmeyi özellikle sanayileşmeyi ağırlaştıran Lonca sistemi ( Esnaf sanatkar birliklerine dahil olma zorunluluğu ) kısmen zayıflaştırmıştır. Devlet bazı zanaat dallarının lonca sisteminin dışında tutmuş ve bunlara özel izinler verilmiştir.
- Merkantilist sistemde önceliği olan ekonomik faaliyet ticarettir. Özellikle yukarıda değindiğimiz gibi milli servetin dış ticaretin gelişmesi ile arttırılabileceği inancı vardır. Bu nedenle alt yapı yatırımlarına büyük önem verilmiş ve bunun sonucu tüccarın elindeki kapitalin hızla büyümesi sonucu ticari kapitalizim doğmasına etken unsur olmuştur.
Alıntıdır.